Ölmeden önce, sadece bir cinayet işlemiş olmak istedim; kendimi seçtim.
Bana bir suç ortağı gerekti; seni seçtim.
İkimiz bir olduk, beni öldürdük.
Ben başladım, sen bitirdin.
Benim bir yanım ölü, bir yanım suçlu.
Senin bir yanın masum, bir yanın suçlu.
İkimiz de kendimizle bir anlaşma yaptık;
Bir tarafı öbür tarafa üstün de tutmayacktık haklı da. Tam yarıdan bölündük. Ne bir adımımız biraz sağ, ne öteki adımımız biraz sol. İşimiz zor, artık çizgide yürüyecektik.
İkimiz bir de ötekimizle bir anlaşma yaptık,
Tam yarı yarıya suç ortağıydık. Bir yerde ikimiz de katil öteki yerde birimiz kanıt ve birimiz tanık. Sessiz kalacaktık, yemin ettik.
Senin masum tarafınla benim ölü tarafım denkleşti, suçlu taraflarımız da birbirine kaldı.
Masum tarafın "ölenle ölünmez" dedi, dediğini yaptı; Masum tarafın hayatına devam etti. Ölü tarafım "daha çok erken" dedi, kimse dinlemedi; Ölü tarafım ölü kaldı.
Her iki taraf da üstüne düşeni yaptı.
Madem ikimiz bir olamadık, ikimiz dört oldu. Yemin bozuldu. İkimizin arasında kalmadı, iki kişi daha öğrendi. Birini sen getirdin, birini ben. Termodinamiğin 2. yasası devreye girdi; düzensizlik arttı. Sesler çoğaldı, hareketler arttı. Sessizlik gürültüye döndü. Kafam kaldırmadı.
Kaffam kaldırmadı, dönüp baktım; ne bu uğultu dedim. Ölü tarafım ölü taklidi yaptı, inandırdı; Suçlu tarafım ben masumum dedi, inanmadım. Suçlu tarafın pişman olmadı, hiç de uzatmadı "ne olması gerekiyorsa o oldu" dedi, haklıydı. Masum tarafın lafı dolandırdı, ona hem yemin ağır geldi hem tanık olmak. Ama sadece bir taşı vardı, attı ve ikisini de vurdu; Unuttu. Cinayeti unuttu, artık hiçbir şeye tanık değildi. Yeminini unuttu, konuşacaktı ama hep başka şeyler anlatacaktı. Yeminini böylece sonsuza kadar saklayacaktı.
İkimizin tarafında da biri haklı, biri sorumluluk almıyor. Bir taraf susuyor, bir taraf konuşuyor. 2-2 berabere kaldık. 4 kişi idare edebilecek gibiydi.
-
Sonra küçük bir fark oldu; senin konuşan taraf da benimki de hareketli ama biri kaçıyor biri kovalıyor. Bu küçük fark büyüdü, büyü bozuldu bir kere. Termodinamiğin 2. yasası tekrar devreye girdi, düzensizlik arttı. Big Bang oldu. Bütün kıyamet aslında bu küçücük farktan koptu. Kafam bu sefer hiç kaldırmadı. Mahkeme kurulsun dedim. Olayı aramızda halledecektik. Bari 4te kalsın diye rolleri de bu yüzden aramızda dağıttık. Suçlu tarafın hakim oldu, karar almaya en alışık olanımız oydu çünkü. Suçlu tarafım savcı oldu, ölü tarafımın gidecek başka yeri yoktu çünkü. Ölü tarafım davacı oldu, Masum tarafın davalı.
Ölü tarafım "ben masumum" dedi. Masum tarafın itiraz etti, kabul edildi, asıl "ben masumum" dedi, tanığım var diye ekledi. Suçlu tarafını tanık gösterdi. Tanık "evet" dedi, "onu kendimden iyi tanıyorum, o masum". Ölü tarafım itiraz etti, kabul edildi, tanık hiçbir şeye tanık değil, tanık olan masum olan taraf dedi. Suçlu tarafım dosyayı gözden geçirdi, "evet" dedi, "masum olan tanık gösterilmiş". Suçlu tarafın sordu, "sen mi yaptın"? Masum tarafın hatırlamıyorum dedi. Hatırlayana kadar oturuma ara verdin.
İlk kez karar veremedin. Bir yanın evet dedi, öteki yanın unuttu, kendi stilinle arada kaldın.
Benim suçlu taarafım pişman ama olan oldu ölen öldü, geri dönemiyor. Senin suçlu tarafın hukuk geriye işlemez, geçmişe dönemem diyor ama masum tarafın beni çok özlüyor, küçük kaçamaklar yapıyor.
Mevsimler geçiyor, kış geldi. Konu sen olunca hayatımda ilk kez kışı sevdim. Seni kış mevsiminde tanıdım. Zaten bir tarafım ölü, soğukta kalmam gerek. Öteyandan bir tarafım suçlu, belki kar örter bütün kirimi pasımı diye umuyorum. Eğer kabul edilirse davam, öncesine gitmem mümkün olacak cinayetin. Onu da seçtim, orada da kar vardı.
Beraber yürüyorduk, ellerimiz beraberdi, sen o zaman da ne yapsan üstleniyordun, "seviyorum seni" dedin. Ben o zaman da ölü gibiydim, sustum. İşte oraya dönerdim. Senden bir kez daha bunu duyabilmek için, o can suyu olurdu bana. Bütün bu olanlar kötü bir senaryo addedilip gerçeklik olarak kabul görmezdi. Deja vu oldum sanar ve bir kaç saniye sonra senin kelimelerinin yerini değiştirir "seni seviyorum" derdim.
Benim ölü tarafım senin masum tarafını kıskanıyor. Ama ben unutamıyorum. Ben bunları aklımdan çıkaramam. Ne zaman okusam "Yanımda yürüyordun Milena. Düşünsene, yanımda yürümüştün…" diye aklıma sen gelirsin. İşte en çok da bu yüzden o ana dönmek isterim, bir kez daha yanında yürüyebilmek için.
Bir şeyi hatırladığında artık kendi zamanına ait duyguyu uyandırmıyorsa onu yarı yarıya unutmuş oluyorsun zaten. Senin de yarın unuttu, beni hatırlıyorsun ama eski anlamımı da ifade etmiyorum. Sen de şimdi bana diyorsun ki sen de unut. Olmuyor.
Ya geçmişe dönüp, mezarımı açıp ölü tarafımı hayata döndürmem gerek ya da kendi küllerimden yeni bir yarımın doğması. Yanamıyorum da, ben sen yokken üşüyorum. Kışın ortasında tek başıma kaldım, üstelik tek ama tam değil, yarım kaldım.
Yanıma sen olamyınca anlaştığımız üzere çizgide yürüyemedim, tökezledim. Ölmeden önce, sadece bir cinayet işlemiş olmak istedim; kendimi seçtim. Ne ölmeyi kabullenebildim, ne de öldürmeyi.